RAMAZANI BEKLERKEN Ramazan önce takvimlere gelir. Yaldızlı bir imsakiyenin ucuna takılıp girer; evlerimize, sokaklarımıza, hayatlarımıza… Çarşı pazar dolaşır, camilerde omuz omuza kılınmış teravih namazlarına eşlik eder, yarım bırakılmış pencerelerin tülünü havalandırıp derin uykularda olan bizleri sahura davet eder. Fırından yeni çıkmış pide, iftar için yapılmış salata, ilk oruç, ilk namazdır ramazan. Beyaz namaz örtüleri, hacdan getirilmiş tespihler, kadife seccadelerdir… Bir Kâbe özlemidir. Sonra bayramı beklemektir… Bayramı beklerken kadir gecesinde sabaha dek dua etmek, arife gününde kapı önünden her geçişte “Ya gelirse…” diyebilmektir. Ve bayram geldiğinde kendini ödüllendirilmiş hissetmektir. Biraz hüzün, biraz gözyaşı en çok da sığınmaktır ramazan. Dualar yükselir, yıldızlar parlar… Bahtı açılır tüm inananların, yazılmış tüm yazılar kaderden nasibini alır. Bir şehre, bir ülkeye, dünyaya… Âlemlere ramazan gelir… Düşler kervanından herkes kendine uyanın peşine gitmektedir… Kapılar açılır, temize çekilir defterler, hep bir ağızdan dualara “Âmin” denir… Çiçeğin, gecenin, toprağın rengi değişir… Ramazan en çok da iftardan sahura, sahurdan iftara kurulmuş iyilik düşleridir. |
3205 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |